top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıDr. Ceyhun Emre Doğru

Kurumsal Diplomasi Nasıl Yapılır? Microsoft Örneği

Güncelleme tarihi: 22 Kas 2023

Ekim ayı teknoloji dünyasındaki çok önemli bir gelişmeye şahit oldu.


Microsoft nihayet uzun zamandır peşinde koştuğu Activision şirketini satın almak için İngiltere rekabet otoritesinden gerekli izni kopardı.


Kopardı ama, bu durum teknoloji dünyasında ve teknoloji şirketlerinin lobicilik faaliyleri hakkında ufak çaplı bir fırtına da kopardı.


Zira Microsoft’un bu satın almayı gerçekleştirmek için yoğun lobicilik çalışmaları yaptığı ve yönetim kurulu başkanı Brad Smith’in kişisel yaklaşımının önemli olduğu anlaşıldı.


Şimdi gelin Strateji Katı’nın bu bölümünde teknoloji şirketlerinin lobi faaliyetlerini, Microsoft vakasını neyin bu kadar farklı yaptığını ve genel olarak özel şirketler ve devletler arasındaki ilişkilerin doğasını beraber inceleyelim.


Evet, Microsoft, Activision Blizzard'ı 21 aylık mücadelenin sonunda 75 milyar dolara satın almayı başardı. Neydi bu mücadele peki? Satın alma işlemi’nin İngiltere Rekabet kurumu olan Competition and Markets Authority ya da kısaca cma (rekabet ve piyasalar otoritesi) tarafından onaylanması süreciydi. Böylece video oyunları endüstrisinin şimdiye kadarki en büyük anlaşması üzerindeki belirsizlik de sona ermiş oldu.


Ha bu arada ABD rekabet yetkililerinin anlaşmaya karşı yasal mücadelelerini sürdüreceklerini söylemelerine rağmen, Wall Street'te işlemlerin başlamasından önce Cuma günü işlemin tamamlandığını duyurdu.


Sürecin başından beri çok çekişmeli ve git gelli bir mücadele yaşandı. Amerika ve İngiltere'deki rekabet kurumları, Microsoft'a (ki biliyorsunuz Xbox'ın sahibi) oyun endüstrisinde haksız avantaj sağlayacağını ve teknoloji endüstrisinde rekabete aykırı konsolidasyona katkıda bulunacağını söyleyerek anlaşmayı durdurmaya çalıştı.


Ancak Microsoft ilk adım olarak İngiltere düzenleyici kurumlarını ikna etmekte başarılı oldu. Resmen tamamlanan anlaşma, Microsoft'un 48 yıllık tarihindeki en büyük anlaşma olma özelliğini taşıyor. Ayrıca Amazon'un 13 milyar dolara mal olan Whole Foods'u satın almasını, Salesforce'un 28 milyar dolara Slack'i satın almasını ve hatta Microsoft'un 26 milyar dolar ödediği LinkedIn'i satın almasını bile gölgede bıraktı.


Tabii CMA - yani İngiliz rekabet otoritesi - bu uzlaşmanın Microsoft’un verdiği bazı tavizler neticesinde olduğunu açıkladı. Neydi buradaki en önemli konu: CMA, ilk soruşturmasında Microsoft'un bulut oyunlarıyla ilgili olarak zaten güçlü bir pozisyona sahip olduğunu tespit etmiş ve anlaşmayı engellemişti.


Activision'ın bulut yayın haklarının Fransız Ubisoft'a satılması bu engeli aştı. Böylece Call of Duty, Overwatch ve World of Warcraft gibi oyunlar da dahil olmak üzere popüler içeriklerin dağıtımının Microsoft'un kontrolü altına girmesini engellenecek. Yani özetle Microsoft’un verdiği bazı tavizler neticesinde bir uzlaşmaya varıldı.


Tabii bu uzlaşma sadece Microsoft değili CMA açısından da bir zafer olarak lanse edilmek durumunda. Zira kamu kurumları da kendi itibarlarını korumak mecburiyetindeler. Bu nedenle çeşitli demeçler veriyorlar. Mesela CMA'nın CEO'su Sarah Cardell verdiği bir röportajda "Dünya çapında bu sonuca ulaşan tek rekabet otoritesiyiz ve bu ingilteredeki oyun sektörü için gerçek bir avantaj" demiş ve "Microsoft'un bu önemli ve hızla gelişen pazar üzerinde hakimiyet kuramamasını sağladık, Hiçbir şirket lobisinin etkisi altında kalmayız.”


**

Peki Microsoft bu süreci nasıl yürüttü? İşte burası şirketler ve devletler arasındaki ilişkilere dair adeta bir ders niteliğinde.


Şimdi öncelikle teknoloji şirketleri ve devletler arasındaki ilişkinin kısa tarihine bir bakmak lazım. Malumunuz 2010’lu yılların başı itibariyle özellikle teknoloji ve sosyal medya şirketleri çok büyüdüler, ancak o zamana kadar devletler çok umurlarında değildi.


Yani her şey dijitalleşme ve inovasyon üzerine kuruluydu. Onların gözünde devletler kimdi ki? Sonuçta silikon vadisinin dahi çocukları üretir, devletler de izler gibi bir görüş hakimdi. tabii durumun böyle olmadığı zamanla anlaşıldı. bugün teknoloji şirketleri dev lobi departmanları kurdular ve lobiciliğe milyarlarca dolar harcıyorlar.


İşte bunların arasında Microsoft bambaşka bir hikayeye sahip. Neden? Çünkü bu konuda 1990’ların başında yaşamış olduğu büyük rekabet soruşturması ve mücadelesi nedeniyle çok büyük bir tecrübesi var. Yani Microsoft bu filmi diğerlerine göre çoook önceden görmüş, tabiri caizse baya da bir burnu sürtülmüştü. Dolayısıyla bu Activision meselesine oldukça hazırlıklıydı diyebiliriz.


Burada ufak bir parantez açayım. Teknoloji ve regülasyon arasındaki tartışmaların kızıştığı bir dönemde, 2019 yıllarında Atlantic dergisinde gözüme bir makale çarpmıştı. Başlığ “Teknolojinin daha fazla regülasyona ihtiyacı var”dı. Allah allah dedim bunu kim yazmış. Yazanın Microsoft YK başkanı, baş hukuk müşaviri ve aslında tüm lobi işlerinden sorumlu Brad Smith olduğunu görünce çok şaşırmıştım. Sonra araştırdım bir de kitap yazmıştı Tools and Weapons diye. O da teknolojinin regülasyon boyutunu ayrıntılarıyla tartışıyordu ve gerek kendisini bir yönetici olarak, gerekse şirketi Microsoft’u diğer teknoloji şirketlerinden ayrıştırıyordu.


Diğer şirketler devletlere özetle aman yapmayın regüle etmeyin derken, Microsoft evet bizi regüle edin ama nasıl edeceğinizi gelin beraber konuşalım diyerek farklı bir strateji izliyordu. Ben de bu stratejiyi çok sofistike bulmuştum.


Dolayısıyla bu Activision sürecindeki tutumlarını yakından incelemenin faydalı olacağını düşünüyorum.


**


Bakalım hem Microsoft’un hem de Brad Smith’in kurumsal diplomasi stratejisi yıllar içerisinde nasıl gelişmiş?


2002'de şirketin en üst düzey hukuk yetkilisi olan ve 2015'te başkanlığa getirilen Brad Smith yönetimindeki Microsoft, düzenleyici kurumlara ve kamu otoriteleriyle daha uzlaşmacı bir ilişki kurmak için uzun süredir çalışıyor. Smith'in şirketteki şirketin kurumsal ilişkiler yaklaşımında önemli bir değişiklik getirdi. Microsoft daha önce düzenleyicilerle agresif bir şekilde mücadele ederken, Smith uzlaşmayı savundu ve regülator kuruluşlara karşı daha şeffaf olunması gerektiğini savundu


Microsoft kurumsal diplomasi biriminin - ki bunun içinde lobiciler, avukatlar ve PR danışmanları var - şirkete toplam maliyetinin 1 milyar dolardan fazla olduğu düşünülüyor. Tabii bu büyük bir rakam, ama uğraştıkları meselelerin maliyetini düşününce demek ki buna değdiği düşünülüyor. Şirketi inceleyen bir araştırmacı olan Manas Chawla, yazılım şirketinin "şimdiye kadar gördüğümüz en büyük kurumsal diplomat ordularından birini" kurduğunu söyledi. "Yapay zekanın nasıl düzenleneceğinden seçimlerin korunmasına ve egemen devletlere karşı siber savaşla mücadeleye kadar her konuda çalışan politika yetkilileri var" diyor. Smith’in kurumsal diplomasi ordusunda 2000 kişi olduğu tahmin ediliyor.


Zira bir zamanlar özellikle 2000’lerin başında Microsoft’un imajı ve itibarı o kadar da iyi değildi. Activision anlaşmasının onaylanmış olması, Microsoft’un kamu kurumlarıyla kurduğu dostane ilişkilerin ve sofistike kurumsal diplomasi yeteneğinin bir göstergesi olarak görülebilir. Yani anlaşmanın arkasında Brad Smith tarafından yürütülen 20 yıllık bir emek var.


Peki Smith bu süreçte neler yaptı? Konuyu incelediğimizde bu stratejinin iki ayağının olduğunu görüyoruz.


Birincisi, şirketin dış ilişkilerini proaktif bir şekilde yönetmek. Yani sadece şirketin başı belaya girdiğinde değil, kurumsal ilişkileri kurumsal stratejisinin bir parçası haline getirdi. İlgili ulusal ve uluslararası kurumlarla sürekli ve güvene dayalı bir ilişki kurmaya çalıştı.


Öyle ki Microsoft diğer teknoloji şirketlerinden daha fazla çaba sarf ettiğinin bir işareti olarak, 2020 yılında BM'de bir temsilcilik ofisi kurdu ve örgütün New York'taki genel merkezine yakın bir binanın bir katını kiraladı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskyy, şirketi ülkesine yatırım yapmaya teşvik etme çabasının bir parçası olarak ofisi ziyaret eden ilk devlet başkanı oldu.


Bu proaktif çabanın bir parçası olarak Smith, şirketin attığı ticari adımların regülasyonlarla uyumlu olmasına da dikkat ediyor. Mesela geçtiğimiz yıl, Microsoft'un bulut lisanslama uygulamaları hakkında rekabet incelemesini başlatma tehdidinde bulunan şikayetlerle karşılaşınca kamuoyu önünde özür diledi ve şikayetleri ele alacağını söylediği değişiklikleri duyurdu. Yani şikayetleri önceden engellemek için proaktif adımlar attı.


Smith’in ekibinden birinin şöyle bir beyanı var: "Rekabet vakalarından öğrendiğimiz şeylerden biri şuydu: Zor sorunlarla karşılaşmadan önce devletlerle ilişkiler kurarak, etkileşime geçerek ve insanların işimizi anlamasını sağlamakta çok iyiyiz. Bu temel ders şirketin en önemli öğrenimlerinden biri.


Stratejinin ikinci ayağı ise, Microsoft’u kamunun ihtiyaçlarını da karşılayan, devletlerin teknoloji alanında güvenebileceği bir ortak, bir paydaş olarak konumlandırmak. Mesela teknoloji politikalarından siber saldırılara karşı acil durum desteğine kadar her konuda yardım isteyen hükümetler için Microsoft’u yararlı, güvenilir bir kurum haline getirmeye çalıştı. Yani Smith neredeyse bu şekilde teknoloji sektörünün gayri resmi bir elçisi olarak kendini pozisyonladı. Örneğin bir aşamada BM’de Dijital bir cenevre konvansiyonu çıkması çabalarını bile yürüttü. Bu tabii hiçbir zaman devletin size istediğiniz her şeyi vereceği anlamına gelmiyor, ama en azından sizi anlamaya ve diyalog kurmaya ve Activision örneğinde olduğu gibi bir uzlaşı bulmanızı sağlamaya yarıyor.


**


Evet, Strateji Katı’nın bu bölümünde Microsoft’un Activision anlaşmasından yola çıkarak şirketlerin kurumsal diplomaside neler yapabileceğini ele aldık.


Birçok uluslararası şirketin CEO’su genellikle formasyonları daha çok ticari konulara odaklı olduğu için kurumsal diplomasiyi anlamakta zorlanıyor. Ancak Microsoft ve başkanı Smith şirketin eski tecrübelerinden faydalanarak bu alanda epey mesafe kat etmiş görünüyor.


Çıkarmamız gereken stratejik ders ne mi? Eğer regüle bir sektörde faaliyet gösteriyorsanız, ilgili kamu kurumlarıyla şeffaf, diyaloğa açık proaktif bir ilişki kurun. Stratejinizi çalıştığınız sektörün güvenilir ve faydalı bir paydaşı olarak konumlanacak şekilde oluşturun. Yoksa başınız regülatörlerle belaya girdiğinde çok geç olabilir, ve şirket stratejinize telafisi zor hasarlar verebilir.






8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page